Akademik Başarı Kimin Başarısı?
20 Aralık 2019TED Alanya Koleji
20 Aralık 2019• Eğitim yılı boyunca her bir öğrencimiz, 17 Eylül 2012-Pazartesi gününden bugüne dek yaklaşık 170 iş gününü okulda geçirdi. • Okulda geçirilen ortalama 1530 saat içerisinde öğrencilerimiz, yeni ve heyecan verici bilgiler edindiler. • Eğitim yılı boyunca “öğretmen-öğrenci oranımız” en çok 4,8 düzeyinde gerçekleşti. Başka bir deyişle; en çok 5 öğrencimize 1 öğretmen düşen oranımızla gerçek bir ayrıcalık yarattık. • 12 farklı kulüple ve kulüp başına 70 saati aşan etkinliklerimizle hayata yeni bir kapı açtık; öğrendiklerimizi hobilerimizle birleştirerek uygulama olanağı yakaladık. • Öğrenci başına ortalama 250 saati aşan gruplu veya bire bir pekiştirme çalışmaları ve etütlerle, akademik gelişimimizi güvence altına aldık. • Okul ve kent dışına 4 gezi düzenleyerek toplamda 5 kenti ve 24.000 kilometreyi içeren bir eğitim turu gerçekleştirdik. • Öğrencilerimiz, Almanya ve İtalya’ya eğitim amaçlı 3 ayrı ziyaret gerçekleştirdiler. Bu ziyaretlerde 22 öğrencimiz (tüm öğrencilerimizin % 20’si), paydaşı oldukları projeler kapsamında yurt dışı deneyimi edindiler. • Ülkemizin birbirinden seçkin 8 ayrı üniversitesinin konuğu olduk; Dünya çapında ünlenmiş akademisyenlerle tanıştık ve üniversite amfilerinde ders dinledik. • Kariyer ve İnovasyon Söyleşileri dizimize 10 yeni söyleşi halkası ekledik. Toplamda 37 söyleşi rakamına erişirken birbirinden çok faklı alanlarda profesyonel görüşleri “dünya gözüyle” izledik, dinledik, sorguladık… • Okul medyamız (GAZETED, web sayfamız ve kolej radyomuz) için toplamda 400 saati aşan çalışma gerçekleştirdik. Kaba bir hesapla çıkardığımız 7 ayrı GAZETED sayısının her biri için 25 word sayfasını dolduracak kadar ham yazı ve görsel oluşturduk. Siz bunların 5’te 1’ini, “seçilmiş” ve biçimde gördünüz. İlerlememizi, bu yolla size aktarmaya çabaladık. • Alanya’da gerçekleştirdiğimiz ulusal çaplı ROBOTED-2013 Robot Tasarım yarışması ile uluslararası COMENIUS 2013 Alanya Buluşması’nda 9 farklı TED Koleji’nden ve içlerinde Almanya, İspanya, Fransa, Polonya’nın da yer aldığı 5 Avrupa ülkesinden toplam 230 öğrenciyi ve onların değerli öğretmenlerini yerleşkemizde ağırladık. Alanya’yı ve TED kültürünü en iyi biçimde tanıttık. Bu projelerin tümünü değerli velilerimizle işbirliği içerisinde gerçekleştirdik…
Her yıl olduğu gibi bu yıl da uzunca ve yorucu bir eğitim-öğretim sürecinin sonuna geliyoruz. Tatil, her yorucu çalışma ve sürecin sonunda özlemle beklenen nefes alma koridorları gibidir. Ama önemli olan bu süreçten en iyi biçimde yararlanmanın yol ve yöntemlerinin geliştirmektir. Bu yıl 14 Haziran 2013 Cuma günü, yaklaşık 16 milyon ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisi karne alarak yaz tatiline başlayacak. Peki, tatil nasıl değerlendirilmeli? Can alıcı sorunun bu olduğunu zannediyoruz. Tatili iyi değerlendirmenin yolunun karne değerlendirmesiyle başlayacağını düşünüyoruz. Karneyi değerlendirip bu doğrultuda tatil planlaması yaparken, bazı şeyleri ihmal edersek olumsuz sonuçlara; bazı şeylere dikkat edersek olumlu sonuçlara ulaşabiliriz. Zannediyoruz ki; tüm velilerimizle birlikte, istediğimiz şey olumlu sonuçlara ulaşmak. O halde temel soru ve sorunumuz, bu süreçte nasıl fırsatlar yaratalım ki, olumlu sonuçlara ulaşalım?
Önce durumu tespit edelim: Bu tatil sürecinde iki tane çok önemli kazanımımız olabilir: 1. Tatili çok iyi değerlendirerek BİR SONRAKİ SINIFA hazırlıklı biçimde başlayabiliriz. 2. Küçük bazı taktiklerle öğrencinin ÖZGÜVENİNİ artırabiliriz. Bu yaz tatilinde 12. Sınıfa geçenler YGS ve LYS hazırlığının önemli bir kısmını tamamlayabilirler. Elbette yaz dönemi yoğun bir tempoyla sınava hazırlanılacak bir dönem değildir. Arkadaşlara, dinlenmeye, eğlenmeye, gezmeye vakit ayırmadan tatilin tadına varmamız kolay değil. Eğer sadece bir sonraki yıla yada girilecek sınavlara yoğun biçimde çalışırsak, dinlenmeden geçirilmiş, yorgun bir tatilden sonra düşük bir motivasyonla önümüzdeki yıla başlarız ki; bu durum önümüzdeki yılın da kaybedilmesi riskini de beraberinde getirir. Bu sebeple iyi bir denge tutturarak hem tatili bir kazanıma dönüştürmeli, hem de dinlenebilmeliyiz. Öte yandan yurt dışında üniversite okumak isteyen öğrencilerimiz için bu yaz girişimlerde bulunmak önemli. Hazırlıkların, yazışmaların, evrak tamamlama işlemlerinin uzunca bir zamanı aldığı unutulmamalı. Peki, tatil döneminde ders çalışma, konu eksiği giderme ve sınavlara hazırlık nasıl olmalıdır? Öncelikli olarak kalıp program ve reçetelerden kaçınıp, her öğrenci kendi eksiğini ve ihtiyacını iyi analiz etmelidir. Bu ihtiyaçlar doğrultusunda çalışma stratejileri oluşturmalıdır. İkinci aşama olarak ihtiyaçları giderebilecek kısa, orta ve uzun vadeli hedefler oluşturmalı. Bu doğrultuda; • Konu tekrarı yapılmalı, • Eksik kalan konuları tamamlamalı, • Yeni konular çalışılmalı, • Özellikle YGS adayları eksiklerini giderip önümüzdeki yıl LYS’ye ayıracakları zamanı arttırmalı.
Dikkat:
Bu yıl TED Ankara Kolejinin uluslar arası düzeyde düzenlediği “Eğitim Siyaseti Nedir?” konulu forumda açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı Nabi AVCI, aslında bu güne kadar alışık olmadığımız, devrimsel nitelikte bir sınav sisteminden bahsetti. Buna göre, önümüzdeki yıldan itibaren (şimdilik SBS’nin yerine düşünülen) çoktan seçmeli sınavların yerine, açık uçlu soruların sorulacağı, öğrencinin analiz-sentez gücünü ölçen, öğrendiği (ezberlediği değil) bilgileri kullanmaya yönelik bir sistem üzerinde çalışıldığını açıkladı. Bu açıklamadan hareketle zannediyoruz ki, şunları çıkarabiliriz: Yazarak çalışan, sınıfta not tutan, özet çıkaran, kitap, gazete, dergi okuyan, okuduklarını yorumlayabilen öğrenciler yeni sistemde bir adım önde olacaklar. Bunun yanı sıra öğrencinin sosyal aktivitelerinin, sosyal sorumluluk projeleri içinde yer almasının, sportif faaliyetlerde bulunmasının, uluslar arası yada ulusal düzeydeki organizasyonlarda görev almasının dikkate alınacağı bir sistemden bahsediliyor. Bu sebeple, 9. ve 10. Sınıf öğrencilerimiz, tedbir olarak, bu yöndeki çalışmalarını arttırırlarsa bir sürprizle karşılaşmamış olurlar. Çünkü bu uygulama, şimdilik lise öğrencilerini ilgilendirmiyor gibi görünse de yakın bir gelecekte üniversiteye giriş sınavlarında da uygulanma olasılığını akla getiriyor.Nitekim 20 Mayıs 2013 Pazartesi günü ÖSYM başkanı Ali DEMİR’in açıklamaları bu olasılığı daha güçlü hale getirdi.
Tüm bunlar öğrencilerin dikkat etmesi gereken, ancak öğrencinin tek başına başarabileceği şeyler değildir. Veliler de çocuklarına daha çok zaman ayırmalı, birlikte gerçekleştirilecek aktiviteler organize etmeli, ortak paydalar ve ortak zevkler bulunmaya çalışılmalıdır. Tatil dönemleri ÖZGÜVEN tazelemek ta da arttırmak için önemli fırsatlar sunan zaman dilimleridir. Öncelikli olarak karne değerlendirme biçimi tatil sürecinin kapısı olacaktır. Bu değerlendirmeler, iç açıcı, keyif alınan, önemli kazanımların sağlanacağı, huzur dolu bir tatilin kapılarını da açabilir; can sıkıcı, gergin, evi savaş alanına çeviren (güç gösterisi bakımından) bitmek bilmeyen boş günlerin kapılarını da açabilir. (eh, tabii ki buna tatil denilemez) Şuna inanıyoruz ki; “başarı” tek bir duruma yada tanıma bağlanamaz. Bu yüzden biz başarıyı her öğrencinin kendi yeterlilikleri doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğini, kendi potansiyelini zorlayan her öğrencinin çabasının başlı başına bir başarı olduğuna inanıyoruz. Fakat velilerimiz çoğunlukla kendi beklentileri ile öğrencilerin yeterliliklerinin uyuşmamasından kaynaklanan farkı “başarısızlık” olarak adlandırıyorlar. Oysa, öğrencinin karnesine ilişkin olumlu ve olumsuz duygularını paylaşması yönünde cesaretlendirici bir adım atmak daha yerinde bir davranış olur. Israrcı ve kırıcı olmadan, içten ve samimi davranarak neler hissettiğini anlamaya çalışmalıyız. Veli olarak sizden istediği desteği ve yardımı (gücünüz ölçüsünde) ona vermeye hazır olduğunuzu hissettirirseniz yukarıda bahsettiğimiz keyifli tatil sürecine ilk adımı da atmış olusunuz. Özgüven gelişimi insanın yaşam boyu edindiği deneyimlerden etkilenmesine rağmen, asıl önemli ve belirleyici dönem çocukluk ve ergenlik dönemidir. Benlik algısı tüm hayatın akışında etkili bir unsur olmasının yanı sıra akademik başarıyla da yakından ilişkilidir. Olumlu benlik algısı ve özgüveni olan öğrenciler okul çalışmalarında daha girişken, daha güvenli ve öğrenmeye dahameraklıdırlar. Aslında öğrencinin öğrenme motivasyonu başarı yada başarısızlıktan çok fazla etkilenmez. Asıl etkileyici ve kalıcı izler bırakan, velilerin ve diğer yetişkinlerin başarı yada başarısızlığa verdikleri tepkilerdir. Başarının alkışlandığı, başarısızlığın (çoğunlukla acımasızca) eleştirildiği yerde öğrenci kendi yeteneklerinin beklentileri karşılamadığını düşünür ve endişelenir. Asıl özgüveni zedeleyen unsur da budur. Oysa öğrencinin bir alanda ustalaşabilmesi için çevresi tarafından cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır. Her ne kadar elde edilen sonucun önemli olduğunu düşünsek de, asıl önemlisi, o sonuca ulaşmak için gencin gösterdiği çabadır. Çabası takdir edilen öğrenci potansiyeline uygun sonucu –belki gecikmeli olarak- mutlaka yakalayacaktır.
Özgüven sorunu öğrencinin bir dönemde aldığı karneden çok daha uzun vadeli düşünülmesi gereken bir sorundur. Çünkü özgüveni yüksek bir öğrenci her zaman sorunlarıyla baş edebilecek gücü kendinde bulur. İsteklerini, rahatsızlıklarını, beklentilerini, eleştirilerini her zaman açıkça ortaya koyabilir. Başkalarının haklarına saygı duyar, eleştiriyi kabul eder ve eleştirebilir. Tüm bunları yaparken de saldırgan bir tavır değil, güvenli bir tavır sergiler. Kişileri, kişilerin saygınlıklarını yada kişilik haklarını olaylarla karıştırmaz. Çevrelerindeki olaylara, kişilere ve sorunlara yaklaşımı pozitiftir; başkalarını olumlu yanlarıyla değerlendirebilir. Tüm bunları gerçekleştirebilmek için yaz tatili önemli bir fırsattır. Çünkü pek çok şeye, bu süreci iyi başlatmak ve yönetmekle başlayabiliriz. Evet, karne değerlendirmesi “küçük bir şeydir” ama “büyük etkilere” yol açabilir. Devamında, iyi bir tatil planlamasını, öğrencinin kendisini daha doğru ortaya koymasını, daha düzgün ifade etmesini sağlayabilir. Böylece öğrenci kendini başka birisi gibi ortaya koymaya çabalayarak yoğun bir gerilim altına girmez. Ama… Bunun için bazı detayları tavsiye niteliğinde paylaşmak isteriz. • Veliler, çocuklarını sevdiklerini söz ve davranışlarıyla ortaya koymalı, • Çocuklarını bir koşula bağlı olarak değil, sadece “kendi oldukları” için sevdiklerini hissettirmeli, • Çocuklar evdeyken varlığına önem verildiğini; evde değilken özlendiğini hissetmeli, • Çocukların yanında kurulacak diyaloglar aile içi ilişkileri tehdit eder tarzda olmamalı, • Çocuklar kendilerini ve yeteneklerini deneyecekleri sosyal ortam ve etkinliklere katılım konusunda desteklenmeli, • Akranlarının ya da başka kişilerin başarıları örnek gösterilmemeli, • Her bireyin biricik ve tek olduğu, herkesin kendi içinde gösterdiği gelişmeyi başarı olarak kabul etmek gerektiği unutulmamalı.Yalnız… Şunu da akıldan çıkarmamak gerekir ki; atacağımız tek bir adımla çok güvenli gençler yetiştiremeyiz. Yanlış atılacak tek bir adımda gencin tüm güvenini sıfıra indirmez. Bazı şeylerin ancak süreç içinde değişeceğini unutmamalıyız. Eğitim zahmetli ve uzun bir süreçtir. Sabırla, küçük değişimleri gözlemleyip zaman içinde büyük değişimlerin gerçekleştiğine tanık olmak, zannediyoruz ki velilerimizi mutlu edebilecek kaynakların en güzelidir. BAMBU AĞACININ ÖYKÜSÜ İnsanoğlunun erdemi, meyvesini yiyemeyeceği ağacı dikmesindedir, derler. BAMBU, Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir: …önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur: Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?… Bir başarının şartları her zaman çok basittir. Bir süre için çalışın, bir süre tahammül edin. Her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin.
Her sorunun üç çözümü vardır: Benim çözümüm, sizin çözümünüz ve gerçek çözüm.
Şevket GEDİK
TED Alanya Koleji Özel Lisesi PDR Uzmanı