Anne – baba ve eğitimciler olarak hepimizin çocuk yetiştirirken en çok önem vermemiz gereken şey belki de değer sahibi bireyler yetiştirmek olmalıdır.
Değerler, ideal davranış biçimleri veya yaşam amaçları hakkındaki inançlardır, davranışa yol gösteren standartlardır. Değerler, tutumlar ve davranışlarla yakından ilişkilidir, onlara yön verir. Değerleri belirleyen temel faktörler ise toplum, kültür ve kişilik özellikleridir. Değerler bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır, bu nedenle gencin değerleri içselleştirme sürecinde aile ve toplumun önemli görevleri vardır. Aile değerleri kazanma sürecinde karşılaştığı ilk ortamdır. Bu yüzden aile yaşantısında davranışlara özen gösterilmelidir.
Evlerimizde genelde adını açıkça ortaya koyamadığımız bir takım değerler doğrultusunda davranışlar sergileriz. Farklı değerlere sahip ebeveynlerin olduğu aile ortamlarında genelde çocukları yetiştirirken tartışmalar yaşanır. Oysaki evlerimizde değerlerimiz üzerine aile bireyleri olarak açık konuşmalar ve aile toplantıları yaparsak çok daha yararlı olabilir. Bu toplantılarda bazı ortak değerler belirlenebilir ya da kişilerin bazı konularda farklı değerlere sahip oldukları anlaşılır. Bu sayede farklılıkların yaratacağı sıkıntı en aza indirilebilir.
Değerler dinamik şema ürünüdür. Hem toplumdan topluma değişir hem de aynı toplumda dahi zaman içinde değişir. Hayatımızın her döneminde her an zihnimizdeki farklı değerlerle hareket ederiz. Bu durum, tutum ve davranışlarımıza yön verir.
Değerler sosyal yaşamı düzenler, bireyler arası bağlılığı arttırır.
İnsani değerler ya da temel değerler dediğimiz özellikler, insanın biricikliği, özgür irade ve yaşam tarzı üzerine kurulmuştur. Sevgi, sorumluluk, doğru davranış, iç huzur, eşitlik, şiddetten kaçınma, insanlık onuru, hoşgörü, mutluluk, sabır, saygı, cesaret, paylaşma, merhamet, dürüstlük vb. gibi, insanın en iyi yanının ortaya çıkması ve onun kişiliğini bütünüyle geliştirerek insani mükemmelliğe erişmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak çağımızdaki hızlı değişiklikler değer yargılarımızda da değişimlere neden olmaktadır. Bazı değerler eski önemini yitirmeye başladığı gibi, bazı değerlerde yükselişe geçti. İtaatkarlık ve kanaatkarlık yerini akılcılık, sorgulayıcılık ve girişimciliğe bırakmaya başladı. Teknolojik ve küresel değişmeler yeni değerlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Çevrecilik, insan hakları, hayvan hakları, toplam kalite ve verimlilik bunlardan yalnızca birkaçı. Bunlar bilgi çağının ürünleri ve bilgi çağını üreten değerler.
Değerler, her çağda üretim biçimiyle, yaşama ve düşünme biçimiyle karşılıklı ilişki içinde olmuştur. Her çağ kendi değerlerini üretir ve değerler de o çağa şeklini verir.
Her alanda keşfedilmiş bilgi ezberlenmiş bilgiden daha önemlidir. Değerler söz konusu olduğunda da durum aynı. Var olan değerleri ezberlemek, o değerleri içselleştirmek için yeterli değildir. Ezberlenmiş değerleri bireyler içselleştirmiş gibi görünür ama ilk fırsatta bunlardan kolayca vazgeçebilir. Örneğin bir kişiye çevresi “dürüst ol, dürüst olman gerekir” değerini kazandırmaya çalıştı diyelim. Bu kişi kendisini izleyenler varken dürüst davranıp, izleyenler yokken dürüst olamayan davranışlar sergileyebilir. Oysa dürüstlük değerinin önemini kendisi keşfetmiş bir kişi her koşulda dürüst davranır.
Toplumsal değerleri içselleştiren bireyler, bu değerlere içtenlikle sahip çıkarlar.
Anne babalar olarak temel insani değerleri ve sizin için önemli olan geleneksel değerleri çocuklarınıza kazandırmak için neler yapılabilir?
•Kazandırmak istediğiniz değerlerle ilgili bir aile toplantısı yapıp önemsediğiniz değerleri konuşup, paylaşabilirsiniz.
•Bu değerleri kazandıracak ve çocuklarınıza model olacak tutum ve davranışlar sergileyebilirsiniz.
•Paylaşım saatlerinizi arttırıp, onlarla geçirdiğiniz bu zamanlarda onlar adına çaba sarf edebilirsiniz.
•Olumlu davranışlarında onları övüp, bu davranışlarını sıklıkla sergilemeli konusunda onları cesaretlendirebilirsiniz.
•Kendisi ile ilgili kararlar almasında ve alınan kararlarda, fikirlerini rahatlıkla dile getirmeleri konusunda destekleyebilirsiniz.
•Özellikle izlediği ve okuduğu yayınlar ve oynadığı bilgisayar oyunları hakkında konuşup bunlardan ne anladığı konusunda fikir sahibi olabilir ve gerçek dünya ile ilgili sohbetler edebilirsiniz.
Günlük hayatın koşuşturması içerisinde çok önemli bulduğumuz değerler bazen kesintiye uğrayabiliyor.
Eğer bu süreçte önceliklerinizi iyi belirleyip, bu hedeflerden kopmadan yaşamımızı sürdürebilirsek, gelenekse değerleri yitirmemiş ama evrensel değerleri de içine sindirmiş bireyler olarak çocuklarımızı yarınlara hazırlayabiliriz.
SEVGİ SOFRASI
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
– Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?
– Bakın göstereyim, demiş, ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da `derviş kaşıkları` denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş sofradakilere, “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.” diye bir de şart koymuş. “Peki!” deyip içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine, “Şimdi…” demiş ermiş:
– Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun.” denilince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
“İşte!” demiş ermiş ve eklemiş:
– Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır, şüphesiz. Ve şunu da unutmayın, hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır daima…
Şevket GEDİK
TED Alanya Koleji Özel Lisesi PDR Uzmanı