Sayın Velilerimiz,

Çocuk bir sosyal çevreye doğar.

Çocuk doğduğu andan itibaren aktif bir öğrenme sürecine girer. Bu nedenle içine doğduğu aile ortamı ve koşullar, ailenin çocuğa yönelik tutum ve davranışları, onun tüm gelişim alanlarında büyük bir etkiye sahiptir. Yaşamın ilk yıllarında çok iyi bir gözlemci olan çocuk, ilk davranışları taklit yöntemiyle kazanır. Çocukların en fazla taklit ettikleri kişiler en çok gördükleri kişilerdir. Taklit yoluyla öğrenme, çocuk geliştikçe yerini “model alarak öğrenmeye” bırakır. Anne-babalar ilk yıllarda çocuk için temel modelleri oluştururlar. Sosyal anlamda kabul gören ve görmeyen davranışlar aile içinde test edilir, anne-babanın tepkileri sonucunda kazanılır veya kabul görmeyenler davranış listesinden çıkarılır. Bu denemelerde çocuk, sadece kendi davranışlarını test etmekle kalmaz, anne-babanın davranışlarını da dikkatle gözler. Bu nedenle anne-babaların akıllarında tutmaları gereken en önemli şey; anlatarak değil, örnek olarak çocuklara uygun davranış kazandırabilecekleridir.

Çocuk ev ortamından okul ortamına geçtiğinde, daha büyük ve karmaşık bir sosyal çevre ve uyulması gereken bir dizi kuralla karşılaşır. Toplumsallaşma yolunda atılan ilk büyük adım olan okula başlama, çocuğun ev dışı ortamlara ne kadar hazır olduğu ve anne-babasıyla kurduğu ilişkinin ne kadar güvenli olduğuyla ilişkili olarak kolay ya da zor bir süreç şeklinde yaşanır. Okula başlayana kadar edindiği sosyal davranışları, yaşıtları ve yeni karşılaştığı yetişkin rol modelleri (öğretmenler) ile yeniden test etme sürecine girer. Bu süreçte öğretmenlerin ve yaşıtlarının, çocuğun davranışları üzerindeki etkisi büyüktür.

Ailenin tutumu, çocuğun çalışma davranışı geliştirmesinde, kendisini “başarılı” veya “başarısız” bir öğrenci olarak tanımlamasında önemli bir rol oynar. Özellikle 1-5. sınıflarda çocuğunuza onun hakkında yaptığınız yorumlar, verdiğiniz geri bildirimler, öğretmenininkilerle birleşerek, kendine ait bir öğrenci kimliği ve niteliği geliştirmesini sağlar. Belki bu aşamada, çocuğunuz ilköğretim sürecindeyken nasıl davrandığınızı hatırlamanız, bundan sonraki ilişkiniz için size yararlı bir geri bildirim olabilir.

Ergenlik Çağı ve Çocuklarınızın Değişimi

Ortaokul kademesinde başlayan ergenlik dönemi lisede de hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bu dönemde çocuklarınız, biyolojik gelişiminin yanı sıra, psikolojik ve sosyal açıdan da gelişirler ve farklılaşırlar. Çocuğunuz artık kendisini farklı bir pencereden görmekte ve çocukluktan yetişkinliğe doğru bir adım atmaktadır. Anne-baba olarak sizlerden alacağı destekle sağlıklı ve mutlu bir birey olarak yetişecektir.

Anne-baba olarak sizlerin bu dönemde çocuğunuza yaklaşımınız ve davranışlarınız, çocuğunuz tarafından bilinçli olarak sınanır; kabul veya reddedilir. Bu dönemde çocukların en temel görevi kendilerine özgü bir kişilik ve yaşam tarzı geliştirmektir. O yüzden ağır eleştiriler, çatışmalar, sınırlar konusunda zorlayıcı davranışlar anne-babalar için baş etmesi zor olan yeni görevlerin de habercisidir. Birbirine destek olunması gereken bu dönemde bazen çeşitli çatışmalar yaşanabilir. Bunun temel sebeplerinden bazıları, ergenlik dönemiyle ilgili eksik / yanlış bilgiler ya da aile içi iletişim sorunlarıdır. Anne-baba olarak sizler için belki de en zor süreçlerden biri çocuğunuzu ayrı bir birey olarak kabul etmek ve onun bağımsızlaşma çabalarını desteklemektir. Anne-baba olarak sizlerin yaklaşımları çocuklarınızın ileride nasıl bir birey olacağını etkilemektedir. Özellikle ergenlik çağında, çocuklarınızı tanımanız, onlara yakın olmanız, yaşadıklarını anlamaya çalışmanız onlarla kuracağınız ilişki açısından çok önemlidir. Çocuğunuz artık kendi değerleri, prensipleri ve özellikleri olan özerk bir birey olma yolunda ilerlemektedir ve belki de sizin beklediğinizden çok daha farklı bir kişilik geliştirmektedir. Çocuğunu ayrı ve farklı bir kişilik olarak gören bir anne-babanın onun için düşündüğü bir kalıp yoktur ve onun olabileceği en iyiyi olmasına izin verebilir. Kabul edici bir anne-baba çocuğun kendi yaşam “programını” geliştirmesine izin verir, gereksinim duydukları zamanlarda onların yanında olur, çocuklarına rehberlik ederler. Sıcak ve kabul edici ilişkiler bağımsızlık duygusunu destekler ve çocukların olumlu bir benlik kavramı geliştirmelerine yardımcı olur. Bunu okulda ve yaşıtlar arasında kazanılan başarılar izler.

Ergenlik Döneminde Okul Başarısı

Bu döneme dair önemli noktalardan biri de çocuğunuzun okuldaki başarısıdır. Fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişimiyle birlikte mesleki ve akademik gelişim de beraberinde gelmektedir. Çocuğunuz ergenlik döneminin getirdiği değişikliklerle boğuşurken aynı zamanda gelecek kaygısı da yaşamaya başlayabilir. Çocuğunuza bu dönemde destek olabilmenizin yolu ergenlik çağına dair özellikleri iyi bilmeniz, gözle görülen değişikliklerin yanı sıra psikolojik ve sosyal değişiklikleri de fark etmenizdir. Bu dönemde kendi kimliğini sorgulayan çocuğunuzun hayatında, bazen arkadaşlarının ve sosyal ortamların ailesinden daha ön planda olduğunu görebilirsiniz. Sizden uzaklaşabileceğini ve arkadaş grubu içerisinde kendisini benimsetme gerekliliğini anlamanız, çocuğunuzun bu döneminde onunla daha iyi iletişim kurmanızı sağlayabilir.

Bazen anne-babalar, gelecek ve üniversite kaygısıyla bu dönemde çocuklarının daha çok okul başarısıyla ilgilenir. Unutulmamalıdır ki, çocuğun bir tek öğrenci rolü yoktur. Onun her alandaki başarısını ve farklı yönlerini görmek, bunları takdir etmek, öne çıkarmak, onun kendine güvenini arttıracak, kendiyle gururlanmasını sağlayacaktır. Bu, onun zayıf olduğu yönlerini bir eksiklik olarak değil, geliştirilmesi gereken yönler olarak kabullenmesini kolaylaştıracaktır.

Çocuklarınızla günlük olaylar hakkında rutin bir şekilde konuşarak, ders dışı faaliyetlerinin bir kısmında ona eşlik ederek, çocuğunuzun duygularını açık bir şekilde ifade etmesi için ortam sağlayarak ve gelişimini takip ederek destek olabilirsiniz. Çocuklarınıza gerektiğinde hedef koyma sürecinde yardımcı olabilir, anlık istekleri, uzun vadeli hedefler lehine ertelemelerine rehberlik edebilirsiniz. Unutmayın, sadece karnesindeki duruma bakarak çocuğunuzu değerlendirmeniz yanlış yargılara varmanıza sebep olabilir. Karne bir sonuçtur ve bir anlamı vardır, ama önemli olan çocuğunuzla birlikte bu sonuca ulaştıran süreci iyi değerlendirmektir. Bu durumda çalışma alışkanlıkları konusunda yardımda bulunmanız veya yardım alması için uygun bir uzmana yönlendirmeniz herkes için yararlı sonuçlar getirecektir.

Çocuğunuzun yapabilecekleri çerçevesinde beklentiler geliştirmeniz hem anne-baba olarak sizler için hem de çocuğunuz için daha az zorlayıcı olacaktır. Beklentinizin yüksek olması, motivasyonu arttıran bir faktör değildir. Aksine ailenin başarı beklentisi yükseldikçe, çocuğun bu konudaki kaygısı artabilir ve okul fobisi, sınav kaygısı, motivasyon eksikliği gibi sonuçlar yaratabilir. Başarı, bir aile geleneği olabilir veya anne ve/veya baba geçmiş okul yaşantısında çok başarılı olduğundan başarısı düşük bir çocuğu kabul etmekte zorlanabilir. Bu bakış açısı çocuğunuzu çok örseleyecek ve başarılı olmasına bir katkı sağlamayacaktır. Belki çocuğunuz akademik anlamda çok başarılı olmayacak ama başka bir alanda farklı ve özel bir şeye imza atacak ya da sadece kendi tercihleri doğrultusunda daha az başarı isteyen ve daha az başarıyla yetinen bir yetişkin olacaktır.

Çocuğunuzun bu döneminde okul başarısına destek olmanız, onların eğitim hayatındaki rolünüzü anlamanızdan geçer. Bu tür çocukların temel ihtiyaçları, çevrelerindeki yetişkinlerin onları anlaması, onlara destek olması ve doğru rehberlik etmesidir. Bu sebeple, onlara sunduğunuz olanaklara karşılık beklediğinize dair hatırlatmalar yaparak onları zor bir durumda bırakmanız çocuğunuzun motivasyonunun kırılmasına ve kendine olan güveninin sarsılmasına yol açabilecektir. Unutmayın ki, sizin için en değerli varlık olan çocuğunuz için de en değerli olan sizsiniz.

Unutmayınız ki!

Onu her şeyiyle kabul ettiğinizi, her koşulda sevdiğinizi ve her ihtiyaç duyduğunda yardıma hazır olduğunuzu hissettirmeniz, onun sağlıklı, mutlu ve başarılı bir birey olması bakımından oldukça önem taşımaktadır. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK KOORDİNATÖRLÜĞÜ